Akçakoca
Akçakoca
“1950’li yıllarda deniz ve karavan turizmi ile ülkemizde ilk turizm hareketinin başladığı Düzce’nin denize kıyısı Akçakoca; “
Denizi, kumu, Balıkçı Barınağı, her mevsimin özelliğine göre balık çeşitleri, gün batımı, sivil ve dini mimarisi, dağ çileği, kestane balı, fındığı, kilometrelerce uzanan plajları ve şifalı kumu, yemyeşil bitki dokusu, piknik ve mesire alanları, tarihi anıt ağaçları, tarihi Ceneviz Kalesi, mağarası, şelaleleri, ve yöresel ağız tatları ile yerli ve yabancı turistler için dikkat çekicidir.
Akçakoca ve çevresinin tarihi hakkında kesin bilgi ve belgeler olmamakla birlikte, bölgede yapılan kazılar ve kapsamlı araştırmalar sonucunda elde edilen veriler, M.Ö. 1200 yılına dek dayanmaktadır. Akçakoca’nın bugün kurulu olduğu bölge ve çevresine ilk gelenlerin Track ve Frickler olduğu tahmin edilmektedir.
M.Ö. 708 yılında Pers İmparatorluğu’nun kurulmasıyla Bolu ve civarındaki Karadeniz kıyılarında Abanutıkus, Sinope, Eolya, Heraclia, Kieros ve Dias şehirleri kurulmuştur. Bu dönemden sonra asırlar boyu pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Akçakoca, M.S. 395 yılına gelindiğinde ikiye bölünen, merkezi Konstantinapolis (İstanbul) olan Roma İmparatorluğu’nun bir şehri olarak Diapolis adıyla varlığını sürdürmüştür.
1204 yılında Dördüncü Haçlı orduları İstanbul’a yerleşmişler, Latin İmparatorluğu’nu kurarak bu bölgede hüküm sürmeye başlamışlardır. Bu esnada Cenevizliler ise Karadeniz kıyılarına yerleşerek daha önceleri kurulmuş olan Diapolis, Herakliea ve Amesus şehirlerinde ticaret ve deniz siteleri kurarak hasar gören mevcut kaleleri onarmışlardır. 1261 yılına gelindiğinde Bizanslılar Latin hakimiyetine son vererek bölgedeki egemenliklerini ilan etmişlerdir.
Bizanslılar, 1285-1338 yılları arasında zor bir dönem geçirmiştir. Sürekli Türk akınlarına maruz kalan ve karşı koyacak yeterli gücü bulunmayan Bizans’a ait pek çok şehir yavaş yavaş Türklerin eline geçmeye başlamıştır. 1299 yılında Osmanlı Beyliği’nin kurulmasıyla birlikte bölgede söz sahibi olan Türkler, Akçakoca’nın da içinde bulunduğu bölgeye akınlar düzenlemeye başlamışlardır. Bu süreçte 1319 yılında Diapolis, 1323 yılında Prusias, 1324 yılında da Claudiopolis şehirleri Orhan Gazi, Konuralp ve akıncı beylerden Akça Koca Bey tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmışlardır.
1319 yılından bu yana Türk toprağı olarak varlığını sürdüren Akçakoca, tarihi boyunca denizle iç içe yaşayan önemli bir liman konumunda olmuştur. Kafkaslar’da tutunamayıp Anadolu kıyılarına sığınan Çerkezler, Gürcüler, Abhazlar, Lazlar ve Hemşinliler, zorlu yolculukların ardından Akçakoca kıyılarına göç etmiş ve bölgede köyler kurarak buralı olmuşlardır.
Akçakoca, Türk hakimiyetine geçtiği günden bu yana tarih boyunca idari yönden pek çok değişikliğe uğramıştır. 1324-1692 yılları arasında Bolu Sancak Beyliği’ne bağlı bir voyvodalık şeklinde yönetilen ve 15 divana ayrılan Akçaşar’a (Akçakoca) bağlı yerleşim birimlerinin bir kısmı, bugün hala isimlerini korumaktadır. Bu birimler şunlardır:
Keramettin (Kaza Merkezi), Tahirli, Kepenç, Bay Ören, Arabacılar, Aftunu Ulya (Yukarı Aftun), Aftunu Sutla (Aşağı Aftun), Fadıllı, Kıran (Esmahanım), Güney, Kızılca Kilise (Nazımbey), Kirişi Sağır (Küçük Kiriş), Kirişi Kebir (Büyük Kiriş), Kınık, Kurucaşehir (Kurukavak)
Yörenin ilk sancakbeyi Konuralp‘tir. Kendisi sık sık sefere çıktığı için yerine Sungur Bey vekalet etmektedir. Bu dönemde Evliya Çelebi Akçaşehir’i ziyaret etmiştir ve Seyahatname adlı eserinde ilçemizden şu satırlarla söz etmektedir:
Yine buradan Akçaşar’a geldik. Burası voyvodalıktır. 150 akçelik kazadır. Yeniçeri serdarı vardır. Eski zamanda havası latif hazin bir şehir imiş. Ahmet Han zamanında Kazak keferesi hücum ile her tarafı yakıp yıkmıştır. Halen 600 bağ ve bahçeli ve hanelidir. Çarşı içere kiremitli ve bimisal bir cami vardır. Mukaddema hanların birisi kurşun örtülü muazzam han imiş. Halen kasaba o kadar mamur ve müzeyyen değildir. Bolu şehrinin iskelesidir. Lebideryada 70 adet mahzen vardır. Bu tarafı dağlardır. Bu yüzden havası sağlamdır.
1692 yılında yapılan idari değişiklik sonucunda Akçaşehir (Akçakoca), Bolu Sancak Beyliği’nden çıkarılmıştır ve voyvodalık haline getirilerek Anadolu Beylerbeyliği‘ne bağlanmıştır. İlçemizin 1692-1811 yılları arasındaki yerleşim birimleri ise şu şekilde düzenlenmiştir:
Divanı Keramettin (Yukarı Mahalleler), Divanı Keramettin (Kalpakçılar), Divanı Keramettin (Aşağı Mahalleler), Divanı Keramettin (Koç Köy), Beyviran, Aftun, Akkaya, Fadıllı, Kınık, Tahirli, Kızılca Kilise, Kıran, Arabacılar, Kepenç, Dadalı
1811-1864 yılları arasında II. Sultan Mahmut döneminde yapılan idari değişiklik sonucunda Akçaşehir (Akçakoca), Bolu-Viranşehir (Safranbolu) Birleşik Mutasarrıflığı‘na bağlı bir kaza olmuştur.
1864 yılında eyaletlerin kaldırılıp il teşkilatlarının gelmesiyle, Kastamonu ili Bolu Mutasarrıflığı‘nın Göynük kazasına bağlı Düzce ve Akçaşehir’ (Akçakoca) birleşerek nahiye olarak konumlandırılmıştır.
1870 yılına gelindiğinde ise Düzce’nin Göynük’ten ayrılıp Bolu’ya bağlı bir ilçe haline getirilmesiyle, Akçaşehir (Akçakoca) bağımsız bir bucak oldu. Akçaşehir’in 1870-1908 yılları arasındaki köyleri şu şekilde oluşmuştur:
Aftun, Keramettin, Beyveren, Kızılca Kilise, Balatlı, Dadalı, Akkaya, Aftunağzı, Göçüler, Doğancılar, Arabacılar, Koçar, Koçullu, Gebe Kilise, Kalkın, Tabiri, Göktepe, Kepenç, Ketmenli, Kınık
I. Dünya Savaşı sonrasında işgal edilen İstanbul’u ve vatanı kurtarmak için Karadeniz Bölgesi’nden gelen yurtseverler, Akçakoca kıyılarına çıkmışlardır. Karadeniz’in usta gemicileri, silahları ve cephaneleri azgın dalgalarla boğuşarak Akçakoca kıyılarına çıkarıp, kağnı ve kervanlar vasıtasıyla Anadolu’ya sevk etmişlerdir. Akçakoca’nın İstanbul’a yakın bir iskele konumunda olması, Kurtuluş Savaşı döneminde de önemli rol oynamıştır. Deniz yoluyla Akçakoca’ya inen askerler, biraz içeride olmasının avantajıyla Dadalı Köyü yakınlarında kurulan çadırlarda kalmış, böylece düşman gemilerinin görüş aralığından kurtulmuşlardır. Bu dönemde yöre halkı büyük bir özveriyle askerlere ve direniş gösteren yurtseverlere destek olmuşlardır. Akçakocalıların Kurtuluş Savaşı’nda üstlenmiş olduğu rol, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra ilçeye hediye edilen görkemli bir topla ödüllendirilmiş ve ölümsüzleştirilmiştir.
Akçakoca’nın Türk hakimiyetine geçmeden önceki eski adları, Latince’de “arasından ayırmak, iki parçaya ayırmak” anlamlarına gelen Dia, Dias, Diapolis ve Tospolis‘tir. İlçemizin Türk hakimiyetine geçtikten sonraki isimleri ise sırasıyla Akçaşar, Akçaşehir ve Akçakoca olmuştur.
Akçaşehir, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından yaklaşık 11 yıl sonra 23 Haziran 1934 tarihli ve 2529 sayılı kanunla Bolu iline bağlı bir ilçe haline gelmiş ve 7 Eylül 1934‘te ilçeye Akça Koca Bey‘in adı verilerek Akçaşehir’in adı Akçakoca olarak tescil edilmiştir. 9 Aralık 1999 tarihli ve 231901 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kanun hükmünde kararname ile “81. İlimiz Yeşil Düzce’miz” mottosuyla il olan Düzce’mizin ilçelerinden biri olan Akçakoca, “Karadeniz’in İncisi” olarak ülkemizin önemli turizm merkezlerinden biri olarak köklü tarihini sürdürmektedir.